Wednesday, October 13, 2010
Please Loading: Starcraft 2
Wednesday, September 8, 2010
Idiocracy

Thursday, August 26, 2010
Ain't No Rest For The Wicked
Monday, August 9, 2010
Süzdür bizi ey Gondoliyer, Pewpew etmeyi de unutma...
Aslına bakarsanız Arman, ben ve gemilerle ilgili ilk rüyam da değil bu, liek wtf Arman, ben ve gemiler kulağa inanılmaz ghey geliyor. Diğerinde dev uçan (da's right bitchez, UÇAN! bulutlar falan fişmekan) bir kalyondaki yerçekimsiz ortamda laser-tag oynuyorduk (Bkz; Şekıl A1 + Şekıl A2)
Şekıl A1
Şekıl A2

Niye? Neye dalalet? No fucking clue.
Saturday, August 7, 2010
Starcraft II Bootskins
Bilmeniz gerekenler:
- Her 3 bootskin de Windows XP için, Vista (lol) yada W7'de çalışmazlar fakat vakit bulduğumda W7'ye uyarlamaya çalışıcam.
- Bootskin programı'nın XP'de çalışan versiyonu yapımcının sitesinde yok (sanırım), google'a bi sorun. O da olmazsa bana e-mail atın (galvorned@gmail.com)
- Download linklerine tıkladığınızda bootskin'lerin sayfası açılıcak, asıl download link'i açılan sayfada sağ üsttedir efem.
Enjoy.
Wednesday, July 28, 2010
Another Flamethrower, Another Awesomeness
Aslında kendimi About Us kısmına diğerleri hakkkında birşeyler zırvalamak zorunda hissdeyorum ama, bu cihazlar, bu cihazlardan da öte onları kullananlar neden muazzam olmak zorundalar, bkz. pyro of tf2("oooo shineeeeey" edasıyla dikkati dağılan yazar). Olası "Lan yazsana bize bişeyler ibine" naralarını savuşturduktan sonra geçelim mevzuya. Efenim yazımın konusu olan muazzamlık da şurada ikamet etmekte. 2005 yılında üşengeç, tembel, pis herif Kimmo Lemetti taraından yazılmaya, çizilmeye, ağzımıza sıçmaya başlanan bir webcomic kendisi. Kimmo şerefsizin tekidir, çünkü görev bilinci yoktur, yeri gelir senede 1 strip çıkarmak süretiyle efenim ben diyim zilyonla, siz diyin zilyonla fanı, mahrum eder, steakhouse burgere tabii tutulmuş byb'a çevirir. 2008'de, uzun süren bir sessizliğin ardından tamamen yok olmuş, ki halen öyle olmasaydı başlık "No More Blastwave, Rest in Flames" olacaktı, sonra yeniden hortlamıştır. Bloğa yazmasaydım da zaten yeniden bulamazdım büyük ihtimal.Post-apokaliptik bir gelecekte, mesela Apocalyptica'nın Knebworth konserinden sonraki gece, savaşan üç ordudan (aslında 4, ama biri olduğu gibi pert) kırmızı ordunun iki elemanının maceralarını(gerzekliklerini) anlatır. Bence karamizahın, webcomic olarak sunulabilecek en güzel örneklerinden biridir. Çizimler gitgide güzelleşirken, espriler için zevk renk meselesi diyebilim ancak. 6 dile daha çevirdi fanlar bunu, türkçesi için ben de uğraşmayı içimden geçirmiş olsam da bir zamanlar, piç etmekten pek bir çekindiğim için elleşmedim, gün gelir ellerim.
Karakterlerimiz sarkastik işinin ehli sniper ve ben olabilecek kadar bana benzeyen demolition(fire) expert ki, o flamethrower(kullanıldığını pek göremesek de) ve false logic ancak bana o kadar yakışır. Birbirine deli gibi tutkun bu iki çılgın(behlül&bihter), nedeni ve sonucu olmayan bir savaşta bulundukları şehirden çıkış yolu ararken bir çok şeyi istemeden sorgularlar. Ha biz de sorguladık da adam mı olduk derseniz, none of my business der kaçarım. Bir de 1 nisan geyikleri vardır ki, bence kendi içinde en az blizz'in kadar başarılıdır. Arada verilen ekstralar da cabası, ki bunların arasında bir adet platform oyunu da vardı.
Şu ana kadar 43, evet sadece 43, strip'i çıkmış Gone with the Blastwave'i takip edeceklere uyarı, bir WH40K hayranı olduğu aşikar olan kimmo(düşüncesiz hergele) ayda bir yeni strip çıkarabileceğini, ama kesin olmadığını, kafasında dokuz strip'in kesinleştiğini beyan etmiş bloğunda. Yine de sırf o canım gaz maskeleri uğruna okunası...Yeah I lowe gas masks.
Ne olursa olsun, Kimmo kafana kürenk düşsün he mi! En güzeli olmasa da, güzellerden bir seni seçtim pikaçuuuuuuu diye çığırabileceğimiz bir webcomic yapıp da ramazandan ramazana güncellenir mi terbiyesiz?!?
FLAŞFLAŞFLAŞ! Byb: "Yazsam aklınız durur."
His prose is somewhat antiquarian. Often he employed archaic vocabulary or spelling which had already by his time been replaced by contemporary coinages
His writing style is florid and poetic, with a strong comic touch.

Ursula K. Le Guin
...Much of Le Guin's science fiction places a strong emphasis on the social sciences, including sociology and anthropology...Bunun Türkçe versiyonu olsa enteresan olurdu. Gerçi "götüm gibi yazıyosun siggigit" deme ihtimali yüksek bana. İngilazca yazılarım kurcaliim biraz bakalım neler sıkmışım vaktinde. Dağılın.
Sunday, July 25, 2010
ARM101 Arman'a Giriş
Peki bu adamın niye nasıl neden arkadaşları var? "WTF birader, anladık gönül ota da konuyor boka da ama mayına konduğunu ilk defa görüyoruz." diyorsanız Arman'ı ya 1) Benim gibi tanımaya çalışacaksınız (hiç tavsiye etmem, beni niye hala öldürmedi bilmiyorum.), ya da 2) Oturup bir tur muhabbet edeceksiniz. Muhabbet sonunda zaten kendini belli eder size karşı nasıl davranacağı konusunda. Bunu yaparken nadiren görgüsüzlük, terbiyesizlik ya da açık bir şekilde hakaret eder ama (sosyal açıdan özürlü olup ama farkında olmadığınız durumlar dışında) muhattap olmak istemediğini hissedersiniz. On the öte hand, bir içim sudur, takım oyuncusudur, entegre olabilirseniz, tabir-i gavur ile in the zone iseniz sinerji fışkırır bu adamdan, coşturur, güldürür, düşündürür, ilham verir. Sabahın köründe 3 kelimelik cümleye, biyolojik kaynaklı atmosferik değişikliklere, herhangi bir mevzuya karın ağrısından kıvranana kadar gıdaklayabilme tehlikesiyle karşılaşabilirsiniz.
Srsly though, Arman iz serious biznizz. Derdini tasasını kolay kolay anlatmaz, sizinkileri cayır cayır dinler, destek olabiliyorsa olur, olamıyorsa o da somurtur. İlk fedakarlığı hep kendisi yapmaya çalışır, karşılık beklemez, sizin derdinizi sizden çok dert eder, baldızınızı baldan tatlı bili... errr, nvm (baldız kısmını Cantürk'e yazıcaktım, düzeltiriz bilaré).
"So that's it!" ibaresine eşantiyon olarak "Söyle yalanını, skim inananı" veriyoruz Arman mevzu-bahis olduğu zaman. ARM-101 dersimize bu küçük girişimizi Blizzard oyun felsefesi gibidir kendisi diyerek burada sonlandırıyoruz, easy to learn - hard to master.
Saturday, July 24, 2010
CHan the Mad Scientist
Byb the Observer
Thursday, July 22, 2010
They're coming out of the walls!
Oyunla ilgili logo, ss falan ararken bunun çıkması ilgimi çekti, belki sizin de ilginizi oyuna çeker. Sapıklar.
Potpori
Başlıca basit gebeş manevraları, abuk subuk malzemeli doğaçlama yemekler vs. geliyor. Saatlerce download edecek şeyler ara, bul, indir, izlememek/dinlememek bunların hemen ardında yol katetmekte. Aynı anda 5 ayrı kitaba kanalize olma teşebbüsleri "Şunu mu okusam, bunu mu okusam, biraz da şuna bakayım..." hareketleriyle sonuçlanırken 40 tane farklı oyunu oynamaya çalışmak ayrı bir deneyim. Tabi sırf yazı okumak sizi cezbetmeyecek o yüzden araya TL;DR mahiyetinde alakadar olduğum 3-5 şeyi temsili resimler serpiştiriceğimi bekliyorsunuz ama sk...eeööö umurumda değil, çabuk tüketilir medya kaynağı değilim ben, okuyun sk...eeüüü okuyabildiğiniz kadar.
Kısaca bir turlayalım yine de;
Unseen Academicals - Terry Pratchett: İyi hoş kitap ama Terry dayı artık bunadığını iyiden iyiye belli etmeye başlamış. Kendisi alzheimer'la, almış gitmiş dementia'yla güreşmekte hatta kitabı kendisi artık klavye kullanamadığı için dikte ederek yazmış, va garibim. Çok severim kendisini jilet gibi zekası ve espri anlayışı vardır, okumadıysanız henüs bu adamın kitapları bokunuzda boğulun.
Olympos - Dan Simmons: Serideki 2. kitap, gayet enteresan. Mars'da yunan tanrıları at koşturuyor, dünya alabildiğine distopik bir ütopya haline gelmiş (ilk kitabı okursanız kavram çatışması olmadığını anlarsınız, öyle artık yapacak bişey yok), nano-teknoloji, yunan mitolojisi, mesihler, deicide (tanrı-katliamı, /cheer) ne ararsan.
Chronicles of The Black Company - Glenn Cook: Hard-Gore Fantazi madırfakırz, başındayım ama kan gövdeyi alacak yakında gibi görünüyor, artık nereye götürür bilmiyorum.
Mechanicum - Graham McNeill: Horus Heresy serisinde Adeptus Mechanicus'u anlatan bir roman, Dan Abnett'ın yazdığı WH40k kitaplarını beklerken araya sıkıştırdım. Emperor Protects.
Luminous - Greg Egan: Gariban kitap, diğer dördüyle henüz rekabete giremedi. her bakacak olduğum zaman diğerlerine kayıyo dikkatim.
Century Raid - Alastair Reynolds: Paralel olmayan evren falan fişmekan enteresan bilim kurgu kitabı. Vaktinde tam sonuna gelip te kaybettiğim kitap. Bulduktan sonra nerde kaldığımı unutmuş olmam bitmesini bayaa bir sekteye uğratmakta, owell.
Oyunlar;
Mass Effect: Konulu shooter, ana hikayeyi ilerleten görevleri kovalamaz side-quest yapim her bi boku görim diyenleri çileden çıkarır kısa sürede. Gezegene in, 3 tane yeri incele, 3.sünde binaya gir onu bunu kes, yürü sgtrgit sonra. Vaktinde niye bu kadar yaygara kopardıklarını bilmiyorum. İnsanlar sanki daha önce space-opera (konusu bayaaa kapsamlı, "bütün evrenin hanuna koyacak bu olaylar" diye iddiası olan hikayeler falan fişmekan) tarzında kitap-film-oyun görmemiş gibi davranıyorlar, Star Wars var (ne kadar saçma skin ghey bişey olsa da [Republic Commando dışında, proleter emektar klon kommandolara saygım sonsuz. Sgtirsin gitsin ibune Cedaylar, emo Sikh'ler] var işte), Space Oddysey var, Rama var, hatta Arthur C. Clarke'ın yazdığı aşağı yukarı her roman var, var oğlu var aq... niye bu gaz galeyan? Heaaa tabi bu oyunda inter-species/homoseksüel cinsel münakaşalara girme imkanınız mevcut, o yeni bişey mi? hayır ama var işte. Ben şahsen hatun soldier'ımla androjen bir uzaylıyla homoseksüel olup olmadığını karar veremediğim bir ilişkiye girme teşebbüslerinde bulunuyorum ama paso başı ağrıyor ET'nin, kader kısmet.
Zombie Driver: Araba var, zombi var. Araba zombileri eziyor, zombiler ölüyor (ölü değil miydi lan bunlar?)
Basit oyun ama eğlendiriyor, arada sıkışıp kalmasa bayaa bi zaman öldürme potansiyeli var ama bu aralar bi kamyon oyun var elimin altında hepsinin canını okuma yükümlülüğüm olduğu içundur ki hafif rafta kendisi, also kader kısmet.uyleyken buyle, daha bissürü bişeyler daha mevcut efenim, hatta şu anda yazmaktan baymış bulunmakta olduğum için gidip başka bişeyler kurcalayacağım. Baktınız ki herşeyden baydım yine gelir buraya zırvalarım.
Thursday, July 15, 2010
Evde ve halka açık yerlerde denemeyin!
/*Disgust Alert
İnsan böyle anlarda bile sindirilmiş, yarı sindirilmiş ve hiç sindirilme şansı olmadan yeniden oksijene kavuşacak olan besinlerin ahengini takdir etmekten geri kalamıyor. Tabi kulaklarından ateş çıkar ve çeşit çeşit enzimle kokteyl edilmiş şarabın kokusu yeniden yüzüne vururken izafiyet teorisine pek kafa yoramıyor. Neyseki bir kaşık yardımıyla size ait olanları çöpe boşaltmak sandığınızdan çok daha eğlenceli çıkıyor.
Evet iğrencim, kim diyor; Me, Myself ve İrem.
Me Kemal Sunal
Myself Kemal Sunal
İrem İrem
Disgust Alert*/
Serin suyun altına girmenin ve tüm alkolün exorcisminin verdiği dayanılmaz hafiflik sizi bir de emosallıkla yıkıyor, "lan ya bilincimi kaybedim kendi kusmuğumda boğulsaydım" diye. Unutmadan emosallık şöyle bişi:

Tüm bunların sonucunda kendinizi bu saçma olayı blogda paylaşırken buluyorsunuz. Neden? Çünkü genç nesillere ve taze zihinlere aktarmak istediğiniz birşeyler var. Şunlardır ki;
1. Evde yalnız başınayken şarap ve bozulmuş sostan mambo jambo yapmaya kalkma, gerçekten mambo jambo oluyor ve kendi kusmuğunda boğulmaya karşı ilginç bir arzu doğuruyor.
2. Kendi kusmuğunda boğulmak(kkb), kesinlikle kualanın size blowjob yapmasndan çok daha eğlencelidir.3. Blog yazmadan önce gıda zehirlenmesinden tamamen kurtulduğunuzdan ve ayıldığınızdan %102 emin olun(bir dilim asla yetmez).
4. Oh god, blowjobber kuala!!!

You are never safe again
Efenim, diyeceğim hayattan kaçışınıza dair(kısaca eğlence sektörü diyelim) tüm temelleriniz, esaslarınız, base'leriniz (tamam hepsi değil, kişisel hijyene saygımız var) bizim için taşş..ehm...yazım konusu oluşturmukta. Bu anlamda sizin bütün base'lerinizi doldurmaya çalışacağız, en azından eğlenceye yönelik olanları...yeah we will come a lot(Camelot burdan geliyor zaten, Fornicating Under Consent of King,ilkin Camelot'un kazalarından birinde uygulanmaya başlanmış), like this;
Yazmanın çoşkusuyla kontrolden çıkmanın karşı konulmaz hazzına nail olduğum için çok mutluyum. İleride çok daha mantıklı şeyler okumanız temennisiyle ve no more gay jokes vaadiyle size şirinbaba'dan son bir söz ile veda ediyorum:
"Siz bu satırları okurken, 3.62 adet office bitch patronlarının yağlı kırbaçları altında ve karanlık köşelerde hayatlarını kaybettiler. Bir tanesi de ninja blogging yaptı. Onu yolda görürseniz tanıyacaksınız. Ona şefkat gösterin, önüne kavurga ve patlamış mısır atın ve karnı doyduktan sonra ananıski...ananıski diye kaçışını sükunetle izleyin."
Please Loading.
İlham kaba etten gelir, ergonomik olmayan sandalye yaratıcılığı engeller.
Velhassıl şu anda rahatsız bir sandalyede otururken muhterem tri-partite blog'umuza giriş yazımı yazma şerefine nail olmaktayım, bir yığın nail'in üzerinde oturuyor olaydım da anlatacak ekşınlı bi'şeylerim olaydı demek geliyor içimden ama boş boş zırvalamamın manası yok.
Blog olayını amaç dışı kullanmayı bırakıp (online not defteri) insan haklarıyla bana tanınan 15 dk'lık şöhrete kavuşmamı kolaylaştıracak işbu blog'da yazmaya başlamış olmak (ya da en azından "melaba ben falan fişmekan, size bugün ne yiyip te hazımsızlık geçirmemden mütevellit hangi tatlı sodayı seçtiğimi anlatıciim" yerine lafı gevelemeye başlayabilmiş olmak) dadından yinemeyen bir haz teşkil etmekte benim için, so: Joy to the world, the Lord is come; Let earth receive her King! (Tevazu prensipimdir? prensibimdir? şeyimdir işte anlayın)
Yakında sizinle daha uzun soluklu yazılarla (belki daha mânalı yazılar? fat chance...) birlikte olmak, daha rahat koltuklarda entellektüel brainstorming neyn edebiliciğimiz akşamlar için comment/yorum/bokatıyorum kısmına SKTRGT yazın bir boşluk bırakıp aklınıza geleni sayın, siz sayın okuyucular.
gtfo
Wednesday, July 14, 2010
Machinarium
Tesadüfen bulduğum bi oyundu Machinarium. Aylarca harddisk'in bi köşesinde exe olarak yatmış ve muhtemelen benim yeni bi şeyler denemek isteyecek kadar alışkanlıklarımdan sıkılmamı beklemişti. Bi kaç gün önce kurup oynadım ve kesinlikle pişman olmadım, yine yaparım.
Machinarium, 3 yıl gibi bi periodda 9 Çek developer tarafından kendi bütçeleriyle Xbox için yapılmak istenip çeşitli sebeplerle PC'ye çıkarılmış Flash tabanlı bi point & click. 2009 Bağımsız Oyunlar Festivalinde birincilik almış, aynı yıl Oyungezer tarafından yılın adventure oyunu, Kotaku tarafından Torchlight ile beraber yılın oyunu seçilmiş, CV'si oldukça başarılı.
Oyunun konusunu anlatıp spoiler'a boğmak istemiyorum, soldaki box cover bence yeteri kadar aydınlatıcı. Oyunun grafikleri gerçekten inanılmaz güzel (çünkü cartoonish). Hakikaten Machinarium oynamak akvaryum izlemek gibi bir etkiye sahip, dinlendiren, sakinleştiren ve bazen gülümseten bi manzarası var. "Fishy fishy fishy" diyip monitör camını tıklatan insancıkları görebiliyorum. Puzzle'ları klavyeyi ısırtacak kadar zor değil, kıvamında, düşündüren, eğlendiren ve mizah öğeleri barındıran bulmacalar. Dinlemek zorunda olduğunuz uzun diyaloglar, altyazılar yok, bitmek bilmeyen cut-scene'ler yok. Oyundaki ses & müzik minimalist ve bence çok da güzel. Tek bi spoiler vermek istiyorum, oyunda 3 müzisyen robottan oluşan sokak grubunun çaldıkları şarkıya hasta oldum. Aynı şekilde barda çalan şarkı da çok güzel. Robotların mimikleri ve çıkardıkları sesler insanı gülümsetiyor. "Gülümsemeyen insan değildir" demiyorum ama guys, srsly.
Oyunun tam sürümüne çeşitli sitelerden kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz ve yanlış hatırlamıyosam 150 mb civarında bi boyutu var, çerez gibi. Bi deneyin, içecek bi şeyler alıp geliyorum.
Sunday, July 11, 2010
Do eeet!
blogjob.blogspot.com
blogandplay.blogspot.com
happythreefriends.blogspot.com
ve an itibariyle hatırlayamadığım (yada hatırlamak istemediğim) bilimum (sub)domain.
Kimler var? Byb, Cantürk ve ben varım. Napıcaz? Biz de bilmiyoruz, bulaştık bi işe ama hadi bakalım. Nası yani? Baya. Ağırlıklı olarak entertainment üzerine (sinema, oyun, müzik, kitaplar, geek vs.) yazılar olucak, sanırım. Bi kaç geyik planımız var ama şimdilik neler olduklarını yada ne zaman olacaklarını söylemek istemiyorum, bunu da Blizzard'dan öğrendim. Olay ne? Önce kendimizi eğlendirmek, kalanları sonra düşünücez.
Hayırlı uğurlu olsun. Değil mi Sebastian? Evet.








